22 Eylül 2014 Pazartesi

  21 Eylül

    Uzun zamandır odanın köşesindeki raflarda duran kağıtları görüyordum; ama onlara dokunmuyordum. Hareket etmeme isteğimi aşağı iterek; hepsini hizaladım ve raftan çektim. Korkunç bir toz etrafımı sardı. Pencereyi açtım, birkaç kez ileri geri sallayarak ve üzerlerine vurarak bundan arındırmaya çalıştım. Kağıtları ellerimde ayrıştırdım, kaldırdım ve okumaya başladım. Sol üst köşedeki tarihe bakılırsa bir yıl önce yazılmış metinlerdi. Ne yazık ki sözcükler anlaşılır görüntülerini çoktan  kaybetmişlerdi. Ne zaman bunları yazdığımı, neden buraya öylece fırlattığımı, o zamanlar havanın nasıl olduğunu düşündüm ama hiçbir şey hatırlamadım. Geçmiş kendi kendini örtmüştü. Bir ışık buldum  ve okunmalarını umarak eğik açıyla kelimelere doğru tuttum. Bir kağıdın sağ alt tarafında kısa bir şiir belli oluyordu. Diğer kısımları incelemeye devam ettim. Cümlelerin içinden yakaladığım kelimelere bakılırsa; bir şeylerden şikayet ediyordum, yalnızdım, bazı şeylerin yolunda gitmediğini düşünüyordum ama ortada sezilen şaşırtıcı bir mutluluk vardı. Yazımı inceledim, harfleri, bağlaçları nasıl yazdığımı. Acele etmiştim yazarken, bir şeylere yetişiyor gibiydim. Heyecanlıydım. Cümlelerin sonlarını birbirine fazla düşünmeden bağlamıştım. O gün nereye gittiğimi, hangi sokaklarda yürüdüğümü, su içerken ne düşündüğümü merak ettim.  Sonra düşünmeyi ve bu şekilleri incelemeyi bıraktım. Tek anlaşılır kısım olan şiiri okudum.

       güneş doğuyu
       elma düşeceği yeri
       nehir aktığı yönü 
       seçmez.
       doğu ışınlarında
       kınlarından sıyrılan
       elmaları taşıyan nehirler
       duru sularla yoluna akar.
       doğru yoktur.
       akıntı, kesileceği yerde durulur.


      Tarihin yazdığı yere bir daha baktım, yalnızca yıl seçiliyordu; gün ve ay bir bilinmezlik içinde kaybolmuştu. Kağıdı katladım ve gözlerimi onunla örttüm. Birkaç dakika öylece durdum. Bir şey düşünmüyordum, beynimin içi hiç olmadığı kadar boştu. Gözlerimi açıp kağıdı aşağı çektim. Oturdum ve düşüncelerin akmasına izin verdim. Bütün hayatım bu şiirin yansımasıydı. Başka hiçbir şey yoktu. Tekrar düşündüm. Başka hiçbir şey yoktu. Masanın yanındaki çekmecede olan defterimi çıkardım. Son sayfasını açtım ve bu şiiri yazdım. Bu yazdığım ve artık biten kitaba eklediğim son şiirdi. Defteri kapatıp yerine koydum. Kağıdı hala saf bir duygu kırılmasıyla sıkıca tutuyordum. Garip bir sakinlikle bundan sonra şiir yazıp yazmayacağımı, bir anlamı olup olmayacağını düşündüm. Sonra anlamları umursamadım. Keman kutusunu dolaptan aşağı indirdim, gitarı kılıfıyla masaya koydum. İçindeki mızıka kabını çıkardım. Boş bir kağıt aldım. Bu geceyi bestelemek istedim. Hepsini orada bırakıp yürümeye başladım, ışıkların düğmesine yavaşça basıp bütününü kapattım. 
Hayatımda yaptığım en güzel beste, bütün enstrumanların kutularında kaldığı, ses tellerimin hiç titremediği bu karanlık sessizlikti.

21 Eylül







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder