Birkaç şerit, bütün olasılıkların trigonemetrik grafiklerle
hesaplanmadığı kuantif ve dönüşümlü güneş ışınlarını zerrelere bölerek
kutsallaştırıyor. Rüzgar bir kayın ağacını odun borularında hissederken yüzümde
kırılan fraktalları unutuyorum. Ne zaman yola çıktığımı 'buraya' nasıl
geldiğimi de hatırlamıyorum. Benliğin yitimiyle beraber hücrelerin adhezif
dokularından ayrılarak asfaltın kendisi olması ve yolun yeniden yaratımı
şaşırtıcı değil. Akışkan. Rüzgar çok hızlı akıyor tıkanıklığını gizlemeyen
şehir damarlarında. Erozyonların kesildiği gün doğumlarında arananları
küçültenler ve melankolik kafatasları milyarlarca bir' içinde evriliyor. Yaban,
bütündür. Bölünen bir salise gerisinde toz bulutları bırakır. His yitimi.
Hezeyan. Deneyimlerimi zincirledim, açık bir bulut kadar berrakça sürtünüyor
kendine. Enerjisinin plank sabitinden haberi olmayan ışınları aydınlatıyor,
uzatıyor. Birkaç isimsiz uzun şerit her lekeyi denizleştirip yakıyor. Kül yok.
Yolcu sahiplenebildiğim tek kelimeyken; kaldırımları nereye saklayabilirler?
Atomik boşluklarda hava akımından da öte bir teni sıvılaştıran bu bütünüyle
yapay ve yitik insanlar, saçlarımı dalgalandırıyor. Bir yıldız ömrünü
tamamlıyor ve yerini entropinin kesik zafer çığlıkları alıyor. Bütün bunları
seyrederken şahit olmanın huzurlu gülümsemesiyle sakin, çılgın ve arzularını
masaya koyup yuvarlayan bir adamım. Şehir seyyahlarına göre bütün binalar çınar
ağacı, insanlar ise koşuşturan tavşancıklardır. Yine tavşancıklardan ve
zamandan başka bir şey biriktiremiyorum. Bütünlük yürüyor. Yolun üzerimden
geçişini ve bilinmeyene doğuşunu izliyorum.
18:40
19.06.2015
Taksim Gezi Parkı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder